Müşteri, ihtiyaç sahibi olan kişiye deniyor. Bu ihtiyacının bazen farkında, bazen farkında değildir. Ya da hiç aklına gelmemiştir.
Müşterinin hizmet veya ürün alımını tetikleyen unsurlar nelerdir?
Duygu + ego + koku + tat + fayda = satışı tetikler. Yani müşteri edinmek istiyorsanız 5 durumun birden fazlasına hitap etmeniz gerekiyor.
Tüm bu mekaniksel ve basit formüller bilinse de müşteri edinmek artık günümüzde olabildiğince zorlaşmaya başladı. Çünkü alternatifler çoğaldı. Fazla olmaya başladık hep birlikte.
İşte bu kilit noktada müşteriyle karşı karşıya kaldığımızda tek bir noktada kendinize doğru çekebiliyorsunuz. Ben buna beyin bükme yarışı diyorum. Mesala bir kitabevinde, kitabın arkasını okuduğunuzda başlıyor bu yarış. Şayet yazar kitabın içeriğini güzel ifade etmiş veya merak uyandıran veya başka yazarlardan ünlülerden yardım alarak sizin beyninizi bükerse kitabı almış oluyorsunuz. Aksi halde kitap tekrar raftaki yerini alabiliyor.
Yani beynimizin kıvrımlarındaki sıvılar, nöronlar, hayatın bize kattığı iz düşüm ne kadar güçlüyse, ya da bir şirkette ne kadar bunları bilen çalışan varsa müşteriler de o kadar size doğru halatlarını atıp limana yanaşıyor.
Bunun da şu şekilde olduğunu düşünüyorum. Beden, zihin ve ruh. Yani her şirketin, insanın, bir ürünün üç farklı vücudu vardır. 1- Etten kemikten olan sağlam bir dış görünüş. 2- Zihninin içini dolduran zihin beden, 3- Bu dünyadan olmayan ve her insana has ruhsal beden. Bunların üçünün aynı yerde toplanmadığı yerde müşterinin olmasını beklemeyin. Olsa da tutunmuş veya size güvenip dayanan bir müşteri beklemeyin.
Bu denklem nasıl işliyor?
İki örnekle açıklamam gerekiyor. Birincisi insana dair. Yani insanın ta kendisi. İnsan her sabah uyandığında, zihnindeki düşünceleri bir yerde, ruhunu bir yerde ve vücudunu da bir yerde bulur. Bunların üçünü de bir araya getirirse daha güçlü bir hale dönüşür. Şayet ruhunu değilde, zihnini ve bedenini uyandırıp hayata başlarsa adım attığı hiç bir yerde tam anlamıyla olamıyor. Ya da zihni çok dolu karışır birisinin ruhu ve vücudunun tam anlamıyla bir şeyler yapabileceğine kim tamam diyebilir ki? Demek ki, her sabah ruhunu, bedenini ve zihnini toparlayıp yola çıkan insan, insandır :). Böyle olduğu için de olaylara daha rahat, daha mantıklı ve mutlu bakabileceğinden dolayı, hem seveni, hem gerçek arkadaşı, hem de hayat bakış açısı oturmuş olacaktır. Gerçi az arkadaşı, yani az müşterisi olsa da bu uzun yıllar sürer. Hem az aslında çoktur da :)
İkinci örnek, bir ürün tasarladığımızı düşünelim, o ürünün kasnağını oluşturan şeyi tasarladığımızda aslında vücudunu da tasarlamış olacağız. O ürünün nasıl bir bilgi taşıdığı zihniyetini ve o ürünün misyonu yani ruhu olmazsa o ürün tam başarılı olmuş sayılmaz. Dikkat edin bir çok lovemark bu üçünü kendisinde barındırır. Apple, mini cooper vb.
Yani işin özünde, müşteri velinimettir sözü bugün değişmiştir ve müşteri bulmak velinimettir olmuştur. Bunu tüm reklamcıların, marka sahiplerinin, insanların dikkat etmesi gerekiyor.
Ben de işte bu yazıya, hem ruhumu, hem vücudumu, hem de zihnimdekilerini katmaya çalıştım. Yer yer bu üçünden parçalar bulursunuz umarım.