Dikkat ekonomisini ilk ortaya atan Herbert Simon, bilgideki hızlı artışın dikkat konusunda kıtlığa neden olduğunu söylemiştir.Özellikle pandemi sürecinin ilk adımını attığı 2020 yılı, toplumun hemen her kesiminde dijital dünyada geçirilen süreyi artışa geçirmiş olup bu noktada sosyal medya devriminde, her bir tüketici aynı zamanda bilgi üreticisi rolüne bürünmüştür.
Dijital dünyanın zamanla hız kazanan evresinin etkisi altına giren toplum ise, kilit noktası hedef kitleyi etkilemek olan YouTube, Twitter ve Instagram mecralarının tesirinde yer almaktadır. Bu nedenledir ki bilgide oluşan kirlilik, dikkate verilen önem ve değeri ters orantıda etkilemiştir.
Bu süreçte sosyal medya platformlarının üreten ya da tüketen içeriklere yönelik hız kazanan medyası, toplumda “dikkat sorunsalı”nı yeniden gündeme getirmiştir. Böylelikle sosyal medyanın yaygın kullanımı dikkat olgusunu, öncesinden daha farklı bir “değer” haline taşımıştır. Bu düşüncemizi destekler nitelikte Herbert Simon da, dikkatin az bulunan nadir bir kaynak olduğunun altını her defasında çizmiştir. İnsan dikkatini önceleyen “dikkat ekonomisi”, siber ortamlarda bulunan bilgilerin çokluğu ile dikkatin azalması arasında bir ilişki kurmaktadır.
Böylelikle gelişen dijital medya ile internet kullanıcılarının bilgiye olan dikkatleri azalmış olup sadece bilgiyi sunmak ilgi çekmemeye başlamıştır.
Bilgi Kirliliği = Dikkat Kıtlığı
“Bilgideki hızlı artış dikkat konusunda kıtlığa neden oluyor.” Herbert SİMON
Sosyal Medyanın Bilinçsiz Kullanımı: Daimi Dikkat Dağınıklığı!
İnsanlar olarak hepimiz sosyal varlıklarız.İlk insandan günümüze kadar hiç değişmeden gelen bu özelliğimiz, 1900’lü yılların başından itibaren şekil değiştirmeye, farklılaşmaya ve fazlasıyla “alengirli” olmaya başladı.Teknolojideki yeni gelişmeler, iletişim kurma biçimimizi kökten değiştirdi. Telgraf, telsiz, radyo, televizyon derken, bilgisayar, internet ve nihayetinde sosyal medya, iletişim kurma ihtiyacımızı ve bunu giderme yollarını bambaşka bir yöne çevirdi.
En basitinden bir zamanlar “aptal kutusu” olarak isimlendirilen televizyon, tek başına tüm eleştiri oklarının hedefindeydi. Ekran başında geçirilen saatlerin çokluğu, bizim hayat karşısından ne kadar pasif ve etkisiz olduğumuza örnek olarak gösterilirdi.
Şimdilerde televizyonun o herkesi bir araya toplayan samimi halini özler olduk. Şimdilerde diziler, filmler, belgeseller internetteki film platformları üzerinden tabletten, bilgisayardan, cep telefonundan tek başına izleniyor. O da, sosyal medya ne kadar izin verirse...
Son yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de her 10 kişiden 8’inin bir sosyal medya hesabı var ve bu kişiler günde ortalama 4 saatini, bu platformlarda geçiriyor. 15-24 yaş grubu ise günde ortalama 5 saat sosyal medya kullanıyor. Bir günün sadece 24 saat olduğunu düşünürsek, aslında tek bir iş için harcadığımız bu saatlerin, aslında ne kadar büyük bir israfı işaret ettiğini görürüz. Ne yazık ki, akıllı telefonların hayatlarımız üzerindeki hakimiyetlerini her geçen gün daha da pekiştirmesiyle sosyal medyada harcanan saatler de, her geçen yıl daha da artmış olacak.
Pettman Stiegler’e göre; gündelik yaşamda sosyal medyaya odaklanmak, bizde sonsuz dikkat dağınıklığı oluşturuyor; “sosyalleşmek amacıyla kullandığımız platformlar, giderek bir Japon balığınınki kadar düşen bellek kapasitelerimiz ve sincaplarınki kadar kısalan dikkat sürelerimiz yüzünden tehlikeye girmektedir.”
Teknoloji yazarı Clay Jhonson’a göre ise, “dikkat denilen şey, bilişsel enerji gerektiren ve ancak çabalarsak gelişen bir şeydir. Kanepede oturarak maratona hazırlanamayacağımız gibi, gözümüzün önünde beliren her dikkat dağıtıcının ayartısına kapıldığımız takdirde de dikkat süremizi koruyamayız. Bilgi giderek daha çok kişisel hale getirildiğinden, bilgiye karşı koymamız giderek daha zorlaşıyor. Bu yetmezmiş gibi, dikkat süremiz de giderek daha kısalıyor.”
Ve neticede uzun metinleri rahatça okuyamıyoruz, uzun videoları seyretmeye sabrımız yetmiyor, bir işe odaklanma hazırlığımız uzuyor, kendimizi herhangi bir şekilde çalışmaya verdiğimizde aklımız cep telefonumuzda kalıyor.
Dikkat Sorunsalını Doğru Hedefe Yöneltin!
Dikkati çekmek ve muhafaza etmek, çalışanların dikkatlerini nasıl yönettiğini belirlemek ve müşterilerden toplanan dikkati analiz etmek için yüzlerce dev kuruluşun kullandığı araçları okuyarak, dikkat denilen sınırlı kaynağı bir yatırıma dönüştürmeniz şu şekilde mümkün:
- -Odağınızı netleştirin: John C. Beck ve Thomas H. Davenport’a göre, “dikkat liderleri” bilgi için anlamlı bir içerik oluşturarak çalışanların davranışları üzerinde etkili olabilirler. Odaklanılması gerekenleri ve nasıl odaklanılması gerektiğini anlatarak yapabilirler. Günlük yaşantımızın büyük bir kısmında bilgi alışverişi yapıyoruz. Fakat bu bilginin, yani bu ham maddenin, büyük bir kısmı anlamlı içerikten yoksun. Dikkat yönetiminin en önemli yönü bilgiyi seçmek ve ona içerik kazandırmaktır.
- -Organizasyon yapısı: Dikkat yönetimini kolaylaştıran ya da zorlaştıran şeylerden biri de kurumun organizasyon yapısı. Belirli bir organizasyon yapısının olmasının amacı, yürütülecek işin belirli bir cephesine odaklanmaktır. Bu yapı çalışanların ve hissedarların dikkatini yönlendirmek için bir araçtır. Dikkat için pek çok farklı organize olma şekline gidilebilir. Ama aynı zamanda dikkat edilmesi gereken de çok şey bulunuyor. Şirketler bunların arasından seçim yapmak durumundalar. Odaklarına göre yapılanmalılar.
Yazan: Tuçe Türe