2015’li yıllar gelişen iletişim araçlarının etkisi ve ortalama %3-5 büyüyen Türkiye’nin kendini revize etmek istediği yılın başlangıcı diyebilirim.
Buna dediğim gibi iletişim araçları oldukça etkili olurken, Türkiye’deki bir çok şirket ve markanın artan kapitaliyle birlikte vizyonlarını genişletmesinin de etkisi oldu.
PARAMIZ VAR, ANCAK DEĞERLİ MİYİZ?
İşte bu noktada bir çok KOBİ’nin kasaları dolarken bir yandan kendilerine şu soruyu sormaya başladılar. “Bizi neden kimse tanımıyor? Bu kadar yüksek marjlarda işler yaparken insanlar bizi neden bilmiyorlar?” Bununla birlikte de danışmanlık müessesesine başvurmaya veya sorup soruşturmaya başladılar. Biz değerli hale nasıl gelebiliriz? Ürettiğimizle, kalitemizle, insana yaklaşımımızla bunu başarmış bir oluşum olarak insanların bizi daha değerli olarak görmesini nasıl sağlarız, sorularının cevaplarını aradılar.
BUGÜN DEĞERLİ OLMAK DEĞERLİ!
“Paralı ancak züppe olacağıma, hem paralı olup hem de nerede nasıl hareket edeceğimi bilirim daha iyidir” felsefesine bürünen oluşumlar, şirketler bugün artık değerli olmaya giden yola girdiler. Bunun en başlıca nedeni gelecekteki yerlerini netleştirmek olsa gerek. Çünkü, değerli olmanın bir erdem olduğunu kavrayan ve yapmaya başlayanlar bugün değilse bile gelecekte çok iyi yerlere geleceklerini biliyorlar.
REKLAM/PAZARLAMA İLETİŞİMİ NEREDE?
Bugün reklam ve pazarlama artık yapışık ikizler gibi bir hal aldı. Haliyle reklam daha bir dikkat çekerken, dijital ise pazarlama ve reklamın tadı tuzu oldu. Bugün pazarlamasını dijital ve reklamdan geçirmeyenin aklı yok diyebiliriz. Çünkü kendini göstermeyen, mütevazi olacağım veya az olsun benim olsun diyen hiç bir sermaye kendini ileride konumlandıramayacağından yok olmaya aday olacak.
BUGÜN AKILCI REKLAMVERENLERİN ZAMANI
Bugün reklamvermeyi bilen KOBİ’lerin ve marka olmayı kafaya koyanların zamanı. Çünkü artık hedef kitle hem ürüne sahip olup, aynı zamanda sonrasında servis alacağına inanıp güveneceği markaları daha çok tercih eder oldu. Buna bir örnek verecek olursam, geçen mobilyacılar çarşısına gittiğimde daha önce adını sanını duymadığım hiç bir markaya ayaklarımın gitmediğini görmüş oldum. Beni bilinene iten güç şuydu: Kendisine güvenerek, pazarda iletişimini sağlamış olan bir marka muhakkak ki benim sıkıntılı anımda yanımda olur ve ona güvenebilirim. Bana bu duyguyu aşılamasını sanırım benimle iletişimi sağlamasından kaynaklandığını eminim farkındalardır. Geçmişte kulaktan dolma başka bir reklamvermeyen markanın yanından geçerken de aklımdan şu geçti. “Vayyy be zamanında böyle bir marka vardı, tüketicileri illa ondan ol diye yanıp yakılırken, şimdi ne kadar da renksiz ve kokusuz yok olmak üzere” dedim. Demek ki artık kendini ortaya koyan, bununla birlikte söylemlerinin ve vaadlerinin arkasında duran her bir markanın zamanı.
NEDİR BU BİLİNÇLİ REKLAMVEREN
– Ürününü kaliteli üretir,
– Reklama bütçe ayırır,
– Raporlamaya inanır,
– İnsan kaynaklarını iyi yönetir,
– Dinleyip, tüketicisiyle bir bağ oluşturur,
– Teknolojiyi kullanır,
– Devrin markası değil, geleceği inşa eder,
– Sabretmesini bilir,
– Doğru medya planı yaptırır,
– Danışmasını bilir,
– Strateji/planlamanın gücünü bilir,
bunlar uzar gider.
İşte yukarıda yazdıklarım benim bugün gördüğüm, dün ise bir çok markanın yatırım yaptığı güzel maddeler. Bugün kazananlara dikkat edin, onlar içlerindeki gücü, insanlara yansıtıp iletişim kurmayı başarmış markalardır. Kimseyle konuşmayıp sadece işini yaptığına inanan ancak bunu insanlarla paylaşıp tattırmayan markalar ise ne yazık ki yavaş yavaş pazardan çekilmek zorunda kalacakları bir dönemdeyiz. Çünkü artık pazarlama 4.0 dömeninde ve parmak izi reklamın başlangıcındayız.
Ne mutlu geleceği inşa edenlere, ne mutlu bu bilinçle hareket edene.