Etkili bir reklam kampanyasının başarısı; reklam fikrini, en etkin medya kararı ile hedef kitleye doğru zamanda ulaştırmasına bağlıdır. Bu çerçevede doğru bir planlama ise hedef kitle, markanın kimliği, kurumun kültürü, reklam bütçesi ve reklam verenin reklamdan beklentileri göz önüne alınarak yapılmalıdır. Bir reklam kampanyası aynı strateji doğrultusunda hazırlanan ve aynı fikri paylaşan bir dizi reklamdan oluşur ve içerisinde başarılı bir fikir barındıran kampanyalar, yıllar geçse de sürdürülebilir şekilde yayınlanmaya devam eder.
En çarpıcı kampanya örneklerinden biri olan Volkswagen Beetle 1959 yılında Dane Bernbach tarafından hazırlanan, “Think Small” kampanyasıdır. Yani “Küçük Düşün” kampanyasını örnek vermek gerekirse; elinizde, ekonomik araba olarak piyasaya sürülen ve Hitler’in isteği üzerine Ferdinand Porsche tarafından tasarlanan, büyük yeniliklere sahip olmayan, bir düzine ilkokul öğrencisini sıkıştıramayacağınız, kimsenin imrenerek bakmayacağı gibi ilk etapta birçok handikaba sahip ve hatta oldukça küçük bir araç pazarlamanız isteniyor. Yani sizden Yahudi mahallesinde Nazi arabası satmanız isteniyor. Böyle bir durumda tüketicinin sürekli duyduğu klasik söylemler yerine, hiç beklemediği bir söylem ile ortaya çıkıp, otomobillerin otobüs boyutlarında olduğu kocaman bir ülkede ‘‘Küçük Düşün’’ mesajını vermek gerçekten bir reklam ve pazarlama devrimi olarak karşımıza çıkıyor.
Hedef kitlenin yaşam tarzı ile tamamen farklılık gösteren bu modeli, büyük geniş Amerikan otomobillerine karşı 1938-2013 yılları arasında 21,5 milyon satmayı başarmıştır. Doğru reklam fikrinin, doğru pazarlama stratejisi ile doğru zamanda uygulanması Volkswagen Beetle’ın dünyanın en çok satılan otomobil markası haline gelmesine yol açmıştır.
Ekonomik koşulları, park sorunlarını, tamir için küçük faturaları ya da düşük sigorta tutarını yenilerken gibi sorunları düşünmelerini sağlayan Volkswagen Beetle modeli ile gösterişten uzak olduğunu ancak tüketicinin gerçek ihtiyacına odaklandığını tüm kampanya boyunca işliyor. Böylece, sorun yaratan değil, sorun çözen daha gerçekçi ve sonuç verici işlere kafa yoran bir marka haline geliyor. Bu da markayı tüketici algısında uzman niteliğine sahip bir konuma yükseltiyor.
Etrafımız “Dünyanın En Büyük Fast Food Zinciri”, “Avrupa’nın En Büyük Alışveriş Merkezi” gibi reklam ilanlarıyla dolup taşıyor. Tüketici, günde milyonlarca bu tarz farklı ürün ve hizmet iletişimine maruz kalıyor. Ne yazık ki, kimsenin uzun ve karmaşık metinlere sahip reklamınızı okuyacak vakti yok. Hal böyle olunca da iletişimde basit ve vurucu reklamlara ihtiyaç her geçen gün artıyor.
Volkswagen’in günümüze kadar gelen reklamlarında ki başarısının arkasında hep farklı bakma, görünmeyeni gösterme, yapılmayanı yapma, basit ama vurucu olma stratejisi olduğu ortaya çıkıyor ve bu stratejinin odak noktasında her zaman tüketiciyi bulunuyor.